Adam Smith ve Modern İktisatın Kuruluşu
İktisadın Temelleri
Adam Smith, 1776’da yayımlanan Ulusların Zenginliği (The Wealth of Nations) adlı eseriyle modern iktisat biliminin kurucusu olarak kabul edilir. Smith’ten önce merkantilist düşünce hakimdi ve bir ülkenin zenginliğinin ölçütü, sahip olduğu altın ve gümüş miktarı olarak görülüyor, devletin ekonomiyi sıkı bir şekilde kontrol etmesi ve dış ticareti kısıtlaması gerektiği düşünülüyordu. Smith, bu görüşe kökten karşı çıkarak, zenginliğin asıl kaynağının üretim (özellikle emek verimliliği) olduğunu ve ekonomik büyümenin önündeki en büyük engelin devlet müdahalesi olduğunu savundu. Onun “görünmez el” metaforu, bireylerin kendi çıkarları peşinde koşarken farkında olmadan toplumun refahını da artırdığı fikrini öne sürerek, serbest piyasa ekonomisinin temel taşını oluşturdu. Ayrıca, iş bölümü ve uzmanlaşmanın verimliliği nasıl katlayarak artırdığını detaylı bir şekilde açıklayarak modern üretim teorisine ve uluslararası ticarete dair kritik bir çerçeve çizdi.
Smith’in uluslararası ticarete yaklaşımı, mutlak üstünlük teorisine dayanır. Bu teoriye göre, bir ülke, diğerine kıyasla bir malı daha az kaynak (emek ve sermaye) kullanarak üretiyorsa o malın üretiminde mutlak üstünlüğe sahiptir. Smith, ülkelerin bu mutlak üstünlüğe sahip oldukları mallarda uzmanlaşması ve ardından diğer malları ticaret yoluyla elde etmesinin tüm taraflar için kazançlı olduğunu ve küresel refahı artırdığını savunur. Örneğin, Portekiz şarabı, İngiltere ise kumaşı daha ucuza üretiyorsa, her ikisinin de kendi üstün olduğu alanda uzmanlaşması ve ticaret yapması mantıklıdır. Bu argüman, merkantilizmin sıfır toplamlı oyun anlayışına karşı, ticaretin her iki tarafa da fayda sağlayabileceği (pozitif toplamlı oyun) fikrini getirmiştir.
Ancak, Smith’in mutlak üstünlük teorisi, bir ülke hiçbir malın üretiminde mutlak üstünlüğe sahip değilse ticaret yapmaması gerektiği gibi bir sonuç doğurabilirdi. Bu eksikliği, David Ricardo, karşılaştırmalı üstünlükler teorisi ile giderdi. Ricardo, bir ülkenin mutlak anlamda daha verimsiz olsa bile, diğer mallara kıyasla daha düşük bir fırsat maliyetle üretebildiği mallarda (yani karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu mallarda) uzmanlaşması gerektiğini kanıtladı. Bu teori, her ülkenin -tüm malları verimsiz de üretse- mutlaka ihracat yapabileceği bir alanı olduğunu göstererek uluslararası ticaretin kapsamını genişletti ve Smith’in serbest ticaret savını çok daha güçlü ve kapsayıcı bir temele oturttu. Sonuç olarak, Smith’in serbest ticaret ve uzmanlaşma fikri, Ricardo tarafından geliştirilip sofistike hale getirilerek günümüz küresel ticaret sisteminin en temel ve vazgeçilmez teorilerinden biri haline gelmiştir.